Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Eylül 2010 Cuma

OKULA UYUMSUZLUK SÜRECİ

Okulda ilk günüm bitti. İlk hafta bitti.
Belki 2. belki 3. haftada yaşayacağımız muhtemel senaryo... :)

Çocuğumuz okula büyük bir heyecanla başladı.
Hatta ilk hafta büyük bir hevesle gitti. Çok mutlu... Oryantasyonunu tamamladı...
Belki 2. hafta da gayet mutlu bir şekilde gitmeye devam etti...

Siz anne baba olarak tam da ''Ohh bu işten de alnımızın akıyla çıktık'' diye seviniyorsunuz :)

Çocuğunuz birden bire BEN OKULA GİTMEK İSTEMİYORUM diye ağlamaya başlıyor.

Tabi doğal olarak siz paniğe kapılacaksınız. 
Acaba okulda ne oldu? 
Çocuğuma bir şey mi yapılıyor? 
Öğretmeni bir şey mi dedi?
Güzel güzel gidiyordu, ne oldu da bu çocuk birden gitmem demeye başladı...

DİYE HEMEN KAFANIZDA PEK ÇOK SENARYO DÖNMEYE BAŞLAYABİLİR...

LÜTFEN SAKİN OLUN...

Çocuk sizin tepkilerinize bakar, hangisinden daha çok etkilenecekseniz o tepkiyle size yaklaşabilir.  
Korkulacak hiç bir şey olmadı.
Çocuğunuz gerçekleri anladı  :)

OKUL HER GÜN VAR
OKULDA KURALLAR VAR
OKULDA EVDEKİ ÖZGÜRLÜK YOK
HEYECAN ARTIK RUTİNE DÖNÜŞTÜ
VEE EN ÖNEMLİSİ ANNE BABADAN AYRILMAK KALICI
Daha çeşitli etkenler de olabilir, ilk gün iyi anlaştığı birlikte oturduğu arkadaşı ertesi gün başka biriyle oturabilir, bu da onu üzebilir. Üst kata çıkmak yasak-yeni dikilen ağaçların arasında oynamak yasak-derste konuşmak yasak-minicik tombik elleri daha önce hiç bu kadar çalışmamış-ve hatta belki de konuşulan dili bilmiyor anlamıyor... 

İşte burada sizin tutumunuz çok önemli...

Çocuğunuza uzun uzun ikna konuşmaları yapmayın.
Okula gideceksin, ağlamak istiyor olabilirsin, tabi ki ağlayabilirsin...

AMA AĞLASAN DA OKULA GİDECEKSİN..

Siz kaygılı olmayacaksınız...
Çünkü yüzünüze baktığında sizin bütün kaygınızı mıknatıs gibi çeken bir varlık var karşınızda...

Çocuğunuzu okula zamanında getirip, zamanında almalısınız.
Bu çok önemli, çocuklar rutini sever, rutinde kendini güvende hisseder...

Bir de başkalarına;
Eskiden okula mutlu giderdi, şimdi gitmek istemiyor demeyeceğiz...
Ne olduysa bilmiyorum beni çok üzüyor gibi... şeyler söylemeyeceğiz.
Yapamıyor, edemiyor, bitiremiyor, sınıfa yetişemiyor gibi 
çocuğun kendisini yetersiz hissedeceği şeyler söylemeyeceğiz.

Çocuğumuz bizi duyuyorsa çocuğumuzun dedikodusunu yapmayacağız :)
Hatta duyuyorsa tam tersini söyleyip onu yüreklendireceğiz.

EN EN EN ÖNEMLİSİ...
Ağladı diye, bugün çok ağladı bugünlük okula gitmesin bari DEMEYECEĞİZ.
Bunu yaptığınızda yeterince ağlarsa okula gitmeyeceğini düşünebilir 
ve ağlamaları her gün daha da şiddetlenebilir.

Okula uyum süresinde iniş çıkışlar, ağlamalar, gözyaşları, mutluluk, istek, kahkaha...
gayet normal...

Önemli ve belirleyici olan tek şey;
Sakin, net ve tutarlı tavrınızdır. Çocuk okula gitmek zorunda olduğunu sizin yüzünüzde okumalıdır. 
Bunun başka bir alternatifi olmadığını görmeli.

AYRICA, bu süreç gördüğünüz üzere öğretmenin süreci değildir.
Bu süreç sizin çocuğunuzla olan ilişkinizin bir sürecidir. Çocuğu okula hazır hale getirmek anne babanın görevidir.

 Ağlayan çocuk sınıfta sakinleştirilemez, bir çocuk ağladığında anne babasının sınıfta yanında oluyor olması diğer çocuklara kötü bir örnektir. 
Diğer çocuklar bende yeterince ağlarsam annem de sınıfa gelir diye düşünebilir. Hepsi bir anda ağlamaya başlayabilir. Hiç bir şey olmazsa bile, onun annesi burada benimki yok diye üzülebilir.

Tabi ki her çocuk aynı değil, bazı çocuk bunu ilk günden anlar, bazısı 2-3 hafta sonra...

Önemli olan çocuğun okulda her gün yeni şeyler öğreneceğini bilmesi 
ve bu heyecanla okula gitmesidir. 

PEKİ BU NE KADAR SÜRECEK
Bu tamamen size bağlı çocuğunuz sizin ne kadar kararlı olduğunuzu gördüğünde bitecek...
Fakat siz tutarlı, kararlı değilseniz, bazen öyle, bazen başka tepkiler veriyorsanız... Çocuk sizin tepkilerinize bakabilir, hangisinden daha çok etkilenecekseniz o tepkiyle size yaklaşabilir.  
Evde çok sert bir yapıdaysanız ve okulda ona daha yumuşak davranıyorsanız bunu bile kullanabilir.








16 Eylül 2010 Perşembe

Eğer yumurta içeriden kırılırsa hayat başlar. Yok, eğer yumurta dışarıdan kırılırsa işte o zaman bir hayat son bulur.

   


Şimdi size yumurtanın içten çatlama hikayesini anlatacağım. Bu hikayeyi boşuna anlatmıyorum. Bu çocuğunuzun da yaşam mücadelesidir, okuma yazma serüvenidir.

   ''Normalde yumurtayı içeriden çatlatanlar civcivlerdir. 
Peki, bir civciv kabuğu ne zaman kıracağını nerden biliyor? 

   Başlangıçta civcivin oksijeni kullanacak olan akciğerleri henüz gelişmemiştir.
   Civciv yeterince büyüdüğünde akciğerleri de gelişmiş olur. Artık soluk alma vakti gelmiştir. 
    Civciv küçükken deliklerden giren hava yeterlidir. Daha sonra içerideki oksijen ona yetmediğinde, gagasıyla oksijenin geldiği minik deliklere vurmaya ve dolayısıyla kabuğu içeriden gagalamaya başlar. Çünkü nefes alabilmek için çevresindeki kabuğu kırması gerekiyor. 
Gördüğünüz gibi tamamen ihtiyaç, bir şeye ihtiyaç duyarsak onu başarırız. 
   İşte civcivi dışarı çıkaran bu motivasyondur. 
Civcivin ciğerleri yeterince gelişmeden yumurta dıştan kırılırsa (ona sözde yardım etmek için), civciv nefessiz kalır ve boğularak ölür.
   
Eğer yumurta içeriden kırılırsa hayat başlar. Yok, eğer yumurta dışarıdan kırılırsa işte o zaman bir hayat son bulur. 

Yani içten başlamayan dönüşümler ölümcüldür.''

KOZADAKİ KELEBEK HİKAYESİ

 


KOZADAKİ KELEBEK HİKAYESİ

Adam ormanda gezerken bir kelebeğin kozasından çıkmaya çalıştığını gördü. Kozasındaki küçük delikten çıkmaya çabalayan kelebeği saatlerce izledi.
Sonra adam, kelebeğin kozadan çıkmak için çabalamaktan vazgeçtiğini, gücünün kalmadığını düşündü. Kelebeğe yardım edeyim de kolayca çıksın diye düşündü ve kozadaki deliği daha rahat çıksın diye büyüttü.
Bu sayede kelebek kozasından kolayca çıkabildi. Fakat çıkmaya daha hazır değildi, bedeni hala kuru ve kanatları buruş buruştu. Adam, kelebeğin gücünü toplayıp, kanatlarını açıp, uçacağını düşünüyordu. Ama Kelebek kozasından zamanından önce çıkmıştı. Ne kadar çabalasa da uçamadı ve buruşmuş kanatlarıyla yerde sürünmeye devam etti.
Adam iyi niyetli bir şekilde kelebeğe yardım etmeyi istemişti ama bilmediği nokta; kelebeğin kozadan çıkmak için çabalaması, bedenindeki sıvının kanatlarına gitmesini ve bu sayede doğru zamanda kozasından çıktığında uçabilmesini sağlayacaktı.
Hayat akarken sarf edilen çabalar, uğraşlar bizi hayatımızdaki bir sonraki adıma hazırlar, gerekli güce ulaşmayı sağlar. Kendi kanatlarınızla uçmak isterseniz emek vermeniz, zorluklarla mücadele etmeniz gerekir.
Çocuğunuzun her istediğini, iyi niyetle yerine getirir ve hayatın zorlukları ile karşılaşmasına izin vermezseniz, aslında zamanı geldiğinde kendi kanatları ile uçmasını engellemiş olursunuz.

15 Eylül 2010 Çarşamba

PORTFOLYO - SUNUM DOSYASI NEDİR?

 SUNUM DOSYASI NEDİR?


Günaydın 

Belki duymuşsunuzdur bakanlığımız Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adlı yeni bir eğitim modeline geçti.

Buna göre her çocuğun bir portfolyo dosyası = sunum dosyası olması zorunlu hale geldi.

Zaten yıllardır yapıyorduk ama şimdi çocuğun gelişimini görmek ve yıl sonunda karne notu vermek için zorunlu oldu. Karneler de değişti. Artık karne 4-5 sayfa


Buna göre çocuğun yıl içinde verdiğim fotokopileri sunum dosyasında biriktirmesi gerekiyor.

Ayrıca evde sınıfta yaptığı resimlerden en beğendiği olabilir. Sınav yani değerlendirme çalışması yaparsak buna kısaca sınav diyorum bu sınavların, o dosyada durması gerekiyor. 

Çalışmalarını bu dosyada saklaması gerekiyor. bu dosya biraz da size emanet. 


Yani fotokopiler dosyaya tek tek yerleştirilecek. 

Dün verdiğim at, aslan veya maymun... dosyasında olsun. Çöpe atmıyoruz, kırıştırıp çantanın dibinde biriktirmiyoruz😅


El kasları gelişsin güçlensin diye boyamalı kesmeli yazmalı işlerle biraz eğlence oyun katarak ilerleyeceğiz. 

Yaz dediğimde ben bunu evde yazsam olmaz mı diyorlar hemen. ama yine de boyamayı yapıyorlar Yazı okulda yazılacak siz de bu konuda lütfen net olun. okulda bitirmeden gelirse hesabını sorun. 


Eğer yazının tamamı evde yazıldıysa onu sunum dosyasına koymayalım.  

Elinden tutulmuş olabilir, bir kaç taneyi başkası yazmış olabilir, ben evde yazılan yazıyı kabul etmiyorum. Siz de çocuğun defterine kitabına LÜTFEN NOKTA BİLE KOYMAYIN, YAZMAYIN. 


Benim verdiklerim haricinde çocuğa bir şeyler yazdırmanıza gerek yok. Verdiğimi en güzel yazısıyla yazsın yeterli. Ben zaten bu yüzden set aldırmıyorum. Sınıf neye ihtiyaç duyuyorsa ertesi gün o çalışmayı getireceğim. Sınıfta 24 çocuk var. 18-20 tanesi öğrenmeden geçmeyeceğim. Şu anda hiç yazmayanlar var. Böyle devam ederlerse onları ana sınıfına yönlendireceğiz.

Ben okuldan soğumasınlar diye bir şey demiyorum ama boyama bile yapmayanlar var, siz evde onlara yaptırın mutlaka. sunum dosyalarında o sayfalar boş kalsın, olmasın ki ne zaman bu çocuk okulda yazı yazmaya boyamaya başlamış bilelim.

Ee sesi etkinliklerimiz